top of page

Tuna Bebek

  • www.loplopculer.com sitesinden alınmıştır.
  • 6 Nis 2016
  • 3 dakikada okunur

2012 yılında hayatımıza Ege girdikten sonra pek hız kesmeden gezmeye devam ettik. Zaten Amerika’da doğduğu için daha 17 günlükken ilk kez uçağa bindi. Şanslı çocuk 2 yaşına gelmeden 9 ülke gördü, yurt içinde defalarca bindiği uçak sayısını hatırlamıyorum bile. İkimiz de bu kadar yoğun tempoda hem çalışıp hem de gezerken, 2013 yılında ailemize 4. löplöpçünün geleceğininin haberini aldık. Ege’ye yaptığımız kıyağı şimdi iki numaraya da yapmasak olmazdı. Ege’nin doğumundan sonra yazdığımız Amerikada Bebek – EGE yazısında ilk kez baba olmanın heyecanıyla işin biraz hikayesini anlatmıştık. Bu sefer işin biraz teknik yanlarından bahsedeceğim. Hiç fantaziye girmeden Ege’nin doğumundaki gibi aynı doktor ile anlaştık, aynı hastanede aynı senaryoyu 21 ay sonra tekrar yaşadık. Özenç’in hamileliğinin 31. haftasında Özenç, Ege ve ben İstanbul’dan New York’a uçtuk.

2 çocukla 10 saatlik uçuş ekonomi sınıfta çok rahat olmayacağı için THY ile comfort class uçtuk. Bir business değil ama oldukça geniş koltuklar var. Çocuklu yolculara en ön koltuğu vermeleri ve seyahat boyunca duvara puset takılması bebekli yolcular için çok büyük avantaj. Ertesi gün doktorumuz Ulaş Bozdoğan’ın muayenehanesine gidip ilk muayenemizi olduk. Ege’nin doğumuyla ilgili blogda yazdıklarımdan (Amerikada Bebek – EGE) sonra bilinirliği epey artmış. Cuma Amerika’ya gidiş, cumartesi muayene, pazar günü ise ben Özenç’le Ege’yi Amerika’da ailesinin bırakıp Türkiye’ye geri döndüm. 3 günlük haftasonu turundan 2 ay sonra yani 39. haftada tekrar Amerika’ya uçtum. 25 Ocak Cumartesi günü sabah saat 08:00 gibi Hackensack Üniversitesi Hastanesine gidip kadın doğum bölümüne çıktık. Ulaş Hoca ile buluşup kısa bir brifing aldıktan sonra, hemşiremiz Suzie kendisini tanıtıp bebeğin kalp atışlarını dinlemek için Özenç’in beline bir cihaz bağladı. Zaten kurbanlık koyun stresi çeken Özenç, bebeğin kalp atışlarını duyunca hayli rahatladı.

Sonra yanımıza anestesi uzmanı Jeeffrey abi geldi. 1.90 boylarında hafif tombiş 50’li yaşlarda şirin bir adam. Türk olduğumuzu öğrenince “Fenerbahçeyi mi tutuyorsunuz?” diye sordu. Ben değilim ama Özenç Fenerliydi. Bunun üzerine cep telefonundan bangır bangır Fenerbahçe marşı çaldı. Maaazinde bir tarihhh yataaar Yaşaaaa Fenerbahçeeeeeeee

Özenç’in tüm stresi bir anda ortadan kalktı, kadın doğum katında sezeryanı beklerken neşeli bir şekilde tempo tutup el çırparak gülücükler atmaya başladı. Elin New Jersey’lerinde Fenerbahçe marşı çalan Jeffrey abi sen çok yaşa emi. Tabii bu kadar şaklabanlık boş yere değil. Hop mop diyene kadar aldılar Özenç’i yallah ameliyathaneye. Epidural takılıp içerideki hazırlıklar bittikten sonra, 10 dakika içinde ben de ameliyata girdim. Özenç’in boynundan yukarı perde çekili, aşağıda hocalar çalışıyor, ben ise Özenç’in başının dibinde el ele oturuyoruz. Kısa süre sonra Ulaş Hocanın “Geliyoooo” sesiyle ayağa kalkıp, başladığım Tuna’nın ilk fotoğraflarını çekmeye. Sevinç gözyaşlarını dökmek önce bana, bebeği kucağına aldıktan sonra da Özenç’e nasip oldu.

2 sene önceki gibi yine aynı saçma soruyu sordular. “Bebeğinizi emzirecek misiniz yoksa mamaya mı başlatacaksınız?”. Ben mantığını pek anlamadım ama emzirmek istemeyen hain anneler varmış, kanunen kimse de bir şey yapamıyormuş. Biz Türk örf ve adetlerinde olduğu gibi emzirmeyi tercih ettik. Yatağının kenarına “Meme emen oğlan” etiketini yapıştırdılar. Bebeğin doğumu ameliyat başladıktan 5-6 dakika sonra oluyor da annenin karnının dikim işleri 20-25 dakika sürüyor. 5* otel kadar lüks ve güzel hastanemizin ameliyathanede bile kablosuz internet olduğu için, SKYPE’den taaa Türkiye’ye annemlere canlı yayın yaptım. Hep beraber ağlaştık. 2 yıl önceki karede ben yoktum malesef ama bu sefer artık ben de varım. Teşekkürler Ulaş Hocam!

Ameliyat esnasında benim Özenç’in ve Tuna’nın bileklerine barkodlu bant bağladılar. Bu sayede bebeklerin karışması engelleniyormuş. Ameliyathaneden çıktıktan sonra 1 saat Özenç’i hemen yan taraftaki gözlem odasında tuttular.

Ben ise çıktıktan 10 dakika sonra Tuna ile birlikte hemşirehaneye gidip Tuna’nın ölçümleri izledim. Boy, kilo, baş çevresi, duyma ve vücut fonksiyonları kontrol edildi. Tunacık abisinden 70 gram daha hafif ama aynı boyda doğdu. 3,670 kilo, 52 cm.

Yarım saat sonra anneciğimizin yanına dönüp 2 gece kalacağımız odamıza çıktık. 3-4 saat sonra kayınvalidemler geldi. Herkesin en çok merak ettiği şey 21 aylık Ege’nin aileye yeni katılan Tuna’ya nasıl davranacağı, nasıl tepki vereceğiydi. Bizimki ilk önce annesine koştu sarıldı, sonra şöyle bir Tuna’ya bakıp sonra kudurukluğa başladı. Odamızdaki elektronik cihazlar, lambalar ve kablolar onun ilgisini daha çok çekmişti!!


 
 
 

Yorumlar


bottom of page